10 Mart 2023 Cuma

AKP’nin aczi, muhalefetin duruşu, Evrensel



Mehmet Türkay


Mevcut düzen siyaseti kendini tahkim etmeye çalışıyor. Etmek de zorunda. İktidarın yaptıkları malüm ancak neler yapacaklarını kestirmek zor ya da spekülatif yorumlara açık durumda. AKP iktidarı tahrip ettiği kurumsal yapının altında kalmış durumda. Bu kurumsal yıkım elbette umurlarında değildi ancak yaşanan depremin boyutu süreci farklılaştırdı. İktidarın deprem karşısındaki zaafı ne siyasi ne de insani olarak anlaşılabilir değil ancak iktidar hırsı üzerinden okunduğunda görünür hale geliyor. Kurumsal zafiyetler zaten yolsuzluklar üzerinden açığa çıktı. Bir diğer ifade ile iktidarın kurumsal yapısındaki çatlaklar büyümeye başladı.  AKP acz içinde. Sorun; kim, nasıl toparlayacak? Kim adına?


İktidar açısından bakıldığında, iktidarın itibar kaybına yönelik toparlayacak mekanizmalar zaten kurulmuştur. Bu tür süreçlerde iki kere iki her zaman dört etmez. Ancak iktidarın siyasi temsiliyetinin oluşturulmamış olması, normal şartlarda bölgeye gitmesi kendileri açısından da bir test riskli olacaktır.  Bölgede iktidarın siyasi yüzü yoktur. Devlet görevlileri vardır. Siyaseten orada olduklarında alacakları tepkiyi karşılamaları mümkün değildir.  "Devlet nerede?" itirazı siyasi bir tepki olarak okunmamalıdır. Bu çığlık, içselleştirilen bir kabulün ifadesidir. Bence meali, biz bu devletin vatandaşıyız, bize neden sahip çıkılmıyor?  Tanıklıklardan izlediğim kadarıyla bu ruh hali aslında toplumsal bir travmaya denk düşüyor. Bölgeye gidip çalışanların aktardıkları ya da bölgeden gelen depremzedeleri karşılayan insanların tanıklıklarına göre telafi edecek bir siyaset üretilmelidir. Kim üretecek? Siyaset bugünler için vardır. Devlet nezdinde hükümet sorumludur. Hem devlet hem de hükümet insanların altında kaldığı enkazın da altında kaldılar. Kim yapacak?

Sol cenahın bölgedeki müdahalesi önemli ancak dilini oluşturmak lazım. Sol siyasetin ne diyeceği bölgede çaba sarf eden insanların tanıklıklarından çıkartılmalıdır. Ki bunu yapan arkadaşlar var. Ancak uzun dönemde bu tanıklıkların konsolide edilebileceği bir işleyişi de kurgulamak gerekmektedir. Bu fiili gerçeklerle yüz yüzeyiz. Ancak önemli olan yaşanan travmanın topluma siyaseten nasıl anlatılacağıdır. Böyle bir durumda genel olarak sol siyasetin yapması gereken, neyin yapılmadığını genel siyaset düzleminde dile getirmesidir ki getiriyorlar. Ancak bu girişimler seçimlerin olması gerektiği gibi yaşanması durumunda karşılık bulacaktır. İktidarın HDP'nin seçimlere girmesini önleyecek kozları son dakikaya sakladığına dair güçlü bir kuşku var. Bu konuda muhtemelen karşı önlemler alınıyordur. İktidarın her anlamda güçsüzleşmesini telafi edecek adımlar atacağı açıktır. Ancak bu süreci kimin yönlendireceği kritik bir öneme sahip görünmektedir. Malum derin devletçiklerden hangisinin öne çıkacağı önemli görünmektedir. Bu anlamda önümüzdeki dönem sosyal demokratlar ve sol siyaseti zorlu günler bekliyor. Sosyalistlerin bu süreçteki tavrı sosyal demokratlara değmiş, düşünmeye sevk etmiş olmalı diye umuyorum.

Sonuç olarak muhtemelen iktidarı da aşan bir karşı koymayla baş etmenin yolları bulunmalı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığının esas olarak sağ bir cephe tarafından desteklenmesi muhtemel provokasyon ihtimallerini daha da güçlendirmektedir. Dolayısıyla yapılacak herhangi bir müdahale aynı zamanda sağın bu kesimine de dönük olacaktır. Seçim sürecinde yaşanacak muhtemel provokasyonlar iktidardan ziyade muhalefeti güçlendirir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder