22 Şubat 2023 Çarşamba

CHP, deprem ve sol siyaset, Evrensel


Mehmet Türkay


AKP iktidarı tüm kurumlara saldırdı, şimdi üstünde tepiniyor. Yaşanan deprem bir taraftan AKP'yi zora sokarken diğer taraftan iktidar olmanın olanakları dâhilinde elini güçlendirdi. AKP'nin sürece müdahil olma konusundaki zafiyeti çok önemli çünkü, iktidarda. Ancak bundan sonra yapacağı müdahalelerle pozisyonunu koruyup, kurtarabilir. Buna çalışıyor ama bir hafıza oluştu. Bu hafıza bir biçimde kendini ifade edecektir.

İKTİDARIN KÖTÜLÜKTEN BESLENEN ANLAYIŞI

Ancak 'Osmanlı'da oyun çok' deyimini sıkça hatırlayacağımız günler bekliyor Türkiye'yi. İktidar Türkiye'yi bir uçurumun kenarına getirip, atıp atmamakla tehdit ediyor bir anlamda. Ekonomisi suni teneffüsle yaşayan bir ülkede siyasal iktidar ancak her anlamda zor yoluyla iktidarını devam ettirmeye çalışır.  AKP, en yukarıdan başlayıp sokaktaki taraftarına kadar bir tür devlet güvencesi vererek iktidarını korumaya çalışmaktadır. İktidarın taraftarlarına verdiği cesaret, küstahlık, saldırganlıklarında ifade bulmakta ve her düzeyde yaşanmaktadır. Bir bakanın Erdoğan konuşurken depremzede çocuklardan oluşturdukları bir mizansende, çocuklardan birinin başındaki şapkayı çekip alma tarzı ve bakanın çocuğa bakarken takındığı yüz ifadesi kötülüğün kılcal damarlarına kadar nasıl işlemiş olduğunun ifadesidir. Ya da sokak röportajlarında AKP'lilerin verdikleri cevaplardaki kötülük ve cehalet aynı anlama gelmektedir. Çünkü bu anlayış kötülükten beslenmektedir. Yirmi yıllık iktidarlarının en büyük başarısı böyle bir insan tipi yaratmak olmuştur. İktidarı arkalarında hissettikleri için de her düzeyde olabildiğince fütursuz davranmaktan kaçınmıyorlar. Aslında bir düşmanlık psikolojisi ile karşı karşıyayız. Osmanlı'da oyun çoktur vurgusuna dönecek olursak, bu kitle, MHP kitlesi dahil, oyunun oyuncaklarıdır.

OSMANLI OYUNLARI DEVAM EDECEK

AKP'nin seçime giderken depremle başlayan yeni süreci uzun dönemli nasıl yöneteceği an itibarıyla bilinmemektedir. Muhtemel senaryolardan biri YSK üzerinden seçimi erteleme olarak ortaya çıkabilir. Bir diğeri, ki bu önemli bir ihtimal, Erdoğan'ın meclisi feshedip kendi adaylığını da garantiye almasıdır. Bir diğer senaryo OHAL'i genelleştirip iktidarını tahkim etmeye çalışmasıdır. Bunlar Osmanlı oyunlarının öngörebildiğimiz kısmına tekabül ediyor. Öngöremediğimiz kısmı mutlak faşizme denk düşecektir. Bugün yaşanan faşizan ortam birçok arkadaşımızın tutuklandığı ama hala yazı yazabildiğimiz, itirazımızı dile getirebildiğimiz garip bir ortam. Neyi bekliyorlar, o da anlaşılır değil. Bunun anlamı demokrasi taklidi yapmaktır. Sonuçta içeriyi daha rahat idare ederken, dışarıya vermeleri gereken bir mesaj da olması gerekiyor. Verecekleri bir cevap yok. Çünkü herkes her şeyin farkında.

Esas olarak CHP'nin kendi soluna bakmaya ikna olması önemli. Emek ve Özgürlük ittifakının talepleri hem önünü açacak hem de destekleyecektir. Çünkü CHP siyaset üretememektedir. Sürekli konuşmak başka, uzun erimli bir politik yol çizmek farklı şeylerdir. Başka bir ifadeyle CHP yeterince topluma değememektedir. Çabaları elbette kıymetli. Çünkü Millet İttifakı'nın kuruculuğu ve sürdürülebilmesinin koşullarını yaratmak CHP'nin üzerindedir. Bu durumun tıkandığı noktaları açmak elbette onlara ait.  Siyaset aritmetiğe bağlanmış durumda.   

AKP ERDOĞAN NEZDİNDE DEVLET HALİNE GELDİ

CHP öncelikle bu toplumun neyle karşı karşıya olduğunu daha etkin bir biçimde gösterecek daha aktif siyaset pratiğini devreye sokmanın yollarını bulmalıdır. Bu tarihi bir sorumluluktur. Ancak CHP'nin malum devlet bağlantısının çizdiği bir sınır var ve bu sınır dâhilindeki bir muhalefet kimseyi rahatsız etmek istemeyecektir. Sosyal demokratların anlaması gereken, muhalif olmaları gerekenin hükümet değil doğrudan devlet olduğudur. Çünkü devlet dönüştü. AKP, Erdoğan nezdinde bir hükümet değil, devlet haline gelmiştir. Devletin bütün olanaklarını kullanan bir güç var karşımızda. Garip bir his. Çünkü biz geçmişte devletle karşı karşıyaydık, bir şahsiyetle değil. Bugünkü durumda şahsiyetin verdiği kararlarla baş etmek tartışılmaz hale getirildi.

Sosyalistler açısından bu elbette kategorik olarak reddedilecek bir durumken, sosyal demokratların baş etmesi gereken bir mesele olarak duruyor. Bu aşamada Emek ve Özgürlük ittifakı siyaseten kritik bir noktada durmaktadır.

Ancak bu tamamen CHP'nin tercihleriyle bağlı durum. Emek ve Özgürlük İttifakı'nın da süreci zorlaması önemli. CHP'nin sağ partilerle kurduğu ittifakın tarafları, varoluşlarının böyle bir desteğe bağlı olduğunun elbette farkındalar. Kendi tabanlarına nasıl anlatacakları sorunuyla karşı karşıya kalmış durumdalar. Siyaset taktik olduğu kadar cesaret işidir ki cesaret de bir taktiktir. Bu cesaretin gösterilebileceği tarihi bir dönemdeyiz. HDP'nin açıkladığı tutum belgesine agresif milliyetçi tutumları olmayan hangi demokrat karşı çıkar? Çıkanlar zaten demokrat bile değillerdir, bildiğimiz düz sağcılardır.

SOL SİYASET, DAYANIŞMA VE DEPREM

Depremlerin yarattığı bu ortamda AKP bu kadar saldırgan bir tavırla siyasetini kuruyorsa bu devlet olanaklarını denetleyebildiğindendir. Ancak Millet İttifakı tarafı bir yandan bu saldırılarla uğraşırken diğer taraftan deprem bölgesinde kendi olanaklarıyla destek olmaya çalışmaktadır. Emek ve Özgürlük ittifakının deprem sürecine aktif bir biçimde müdahil olduğunu da akılda tutarsak, siyasetin bu noktadan yeniden kurulmasının imkanları oluşmuş gibi görünüyor. Elbette kullanılırsa. Bir felaketten siyasi bir nezaket üretmek tüm taraflara iyi gelecektir. Tekrar değil ısrara ihtiyaç var. Bir talebi canlı tutmak ısrar ile mümkündür.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder